hazan yaprağı
1 sayfadaki 1 sayfası
hazan yaprağı
Hazan yaprağı
Hafif bir rüzgârla savrulmayı bekleyen, çilekeş ömrünü tanımlarcasına sararmış, boynu bükük binlerce yapraktan bir tanesiydi.
Yeşillerle bezenmiş benliğinin bir zaman gelip de güneşi bir renge bürünüp hayata elveda diyeceğini hiç düşünmemişti bile. Birbirini kovalayan günlerde semada haşmetle seyir eden güneşi zerrelerinde hissetmiş, fakat her geçen günün hayat takviminden bir yaprak koparttığını hiç akıl edememişti. Üzerinde otuz bir aralık yazan takvimin son yaprağına benzetti kendisini. Her an koparılmayı bekleyen korkuyla.
Şu an pamuk ipliğine bağlı hayat ışığı üflemekle söndürülebilecekken gençliğindeki en sert rüzgârların bile kendisini okşar gibi esmelerini hatırladı. Kendisine güvenle başlardı gençlik güvensizlikle biterdi. İhtiyarlık kara kış derlerdi büyükler. Kış görmeden bahar görmüştü ki belki de ondandı ihtiyarlığı kabul etmemesi. Hayat kitabının sararmış yapraklarının bir bir çevrilmesiyle başladı maziye yolculuk. İşte ilk sayfa:
Önsöz:
Yüzümü derin vadilere dönmüş, sırtımı sarp yamaçlara dayamış beni topraktan söküp atmak isteyen amansız rüzgâra karşı ayakta kalmaya çalışan küçücük bir tohumum şimdi. Düşüncelerimle baş başayım. Bu ıssız şahikada. Şu an belki de karanlıklar hakim olmuş küçük dünyama. Fakat ümidim dünyayı serapa nura kavuşturacak kadar parlak bir gün başımı çıkartacağım bu kara topraktan. Dallarımı uzatacağım sonsuz semaya.
Evet, dallar semayı, yapraklar dalları çoktan kucaklamıştı. İşte o dalları süsleyen nazenin yapraklardan bir tanesi de kendisiydi. Kimbilir ne zamana kadar?
Zihni mazi derelerinde seyir ederken bir arının vızıltısıyla kendine gelebildi. Gelmesiyle kendisini sonsuzluğa bırakan rüzgârı ruhunda hissetti.
Evet, mazi kitabının son yaprağı çevrilmiş, hayat takviminin son yaprağı kopartılmıştı. Yapraklarda iki hecelik yazı mazi kitabını kapatıyordu:
‘SON SÖZ’
Mehmet Ali Ergenekon
Hafif bir rüzgârla savrulmayı bekleyen, çilekeş ömrünü tanımlarcasına sararmış, boynu bükük binlerce yapraktan bir tanesiydi.
Yeşillerle bezenmiş benliğinin bir zaman gelip de güneşi bir renge bürünüp hayata elveda diyeceğini hiç düşünmemişti bile. Birbirini kovalayan günlerde semada haşmetle seyir eden güneşi zerrelerinde hissetmiş, fakat her geçen günün hayat takviminden bir yaprak koparttığını hiç akıl edememişti. Üzerinde otuz bir aralık yazan takvimin son yaprağına benzetti kendisini. Her an koparılmayı bekleyen korkuyla.
Şu an pamuk ipliğine bağlı hayat ışığı üflemekle söndürülebilecekken gençliğindeki en sert rüzgârların bile kendisini okşar gibi esmelerini hatırladı. Kendisine güvenle başlardı gençlik güvensizlikle biterdi. İhtiyarlık kara kış derlerdi büyükler. Kış görmeden bahar görmüştü ki belki de ondandı ihtiyarlığı kabul etmemesi. Hayat kitabının sararmış yapraklarının bir bir çevrilmesiyle başladı maziye yolculuk. İşte ilk sayfa:
Önsöz:
Yüzümü derin vadilere dönmüş, sırtımı sarp yamaçlara dayamış beni topraktan söküp atmak isteyen amansız rüzgâra karşı ayakta kalmaya çalışan küçücük bir tohumum şimdi. Düşüncelerimle baş başayım. Bu ıssız şahikada. Şu an belki de karanlıklar hakim olmuş küçük dünyama. Fakat ümidim dünyayı serapa nura kavuşturacak kadar parlak bir gün başımı çıkartacağım bu kara topraktan. Dallarımı uzatacağım sonsuz semaya.
Evet, dallar semayı, yapraklar dalları çoktan kucaklamıştı. İşte o dalları süsleyen nazenin yapraklardan bir tanesi de kendisiydi. Kimbilir ne zamana kadar?
Zihni mazi derelerinde seyir ederken bir arının vızıltısıyla kendine gelebildi. Gelmesiyle kendisini sonsuzluğa bırakan rüzgârı ruhunda hissetti.
Evet, mazi kitabının son yaprağı çevrilmiş, hayat takviminin son yaprağı kopartılmıştı. Yapraklarda iki hecelik yazı mazi kitabını kapatıyordu:
‘SON SÖZ’
Mehmet Ali Ergenekon
Haki Hamitoğlu- Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 30/12/07
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz