www.entelaktuel.tr.cx
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Farkına Varmak ya da Farkında Olmak

Aşağa gitmek

Farkına Varmak ya da Farkında Olmak Empty Farkına Varmak ya da Farkında Olmak

Mesaj  Faruk Saim Ptsi Ara. 10, 2007 5:55 am

Farkına varmaktan anladığımız çoğu zaman iki veya daha fazla kavram ya da durum arasındaki benzemeyen yönleri keşfetmektir.Bu keşif , o iki fark' lı şeyin ayrı ayrı değerlendirmesi demek değildir.Yalnızca farklarını göz önünde bulundurarak kısıtlı bir bakış açısıyla tanımlamaya çalışırız, durumları ya da olayları.Bu, bize sadece dar bir bakış açısı kazandırır ve bu bakış açısıyla her farkına varmak istediğimizde en az iki olay ve farklara ihtiyaç duyarız.Öylesine alışırız ki bu kolaycılığa; olay biraz karmaşık ve tek olduğunda içinden çıkamayız.

Anlamlandırma çabasına girmeden önce tanımlama ihtiyacı duymamız gayet normal fakat bu tanımlama sırasında kavramların kendine has özellikleri değil de bir başkasında bulunandan farkı göz önüne alınırsa mevcut kavramı tanımlamak için belki mevcut olmayan bir başka kavrama ihityaç ortaya çıkacaktır. Bu ihtiyaçlar bir birini gerektirerek içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Bu noktada temel ayrımı yapmalıyız.Farkına mı varmalıyız yoksa farkında mı olmalıyız?

Şöyle bir örnekle ayırabiliriz, farkına varmakla farkında olmayı. Yakınımızda bulunan kırılabilecek bir eşyanın varlığını algılamamız farkına varmak; sonrasında varlığı dolayısıyla daha dikkatli davranmak ise farkında olmaktır. Diyebiliriz ki farkında olmakla farkına varmak arasında ne fark var? Zaten biri diğerini gerektirmiyor mu? Hayır, gerektirmiyor.Çünkü farkına varmakla yetindiğimizde çoğu zaman , farkına vardığımız durumu normal karşılama eğilimi gösteriyoruz.Ve bu belki de farkında olmadan -altını çiziyorum- zulme ortak olmamıza neden oluyor. örneğin, Irak'a Amerikan müdahalesinin televizyonlar sayesinde farkına varabiliyoruz.Belki de zulme karşı başlarda bir tepki de besliyoruz içimizde. Fakat bu tepki farkındalıkla beslenmediği zaman, akşamları ölen insan sayılarını her hangi bir sayı - okula giden çocuğumuzun sorduğu matematik sorusunun cevabı ya da daha basit bir şey gibi- duyuyoruz.Oysa farkında olsak o ölen insanların vahşice katledildiğini ve her birinin -"müminler ancak kadeştir" hadisi kudsiyesi hasebiyle- kardeşimiz olduğunu algılamamız gerekirdi.

Başlarda dediğim gibi olay tek olduğunda, barındırdığı zulmün dercesini kavrayamıyoruz.Farkında varmakla yetindiğimizden zulüm öncesi durumla kıyas edip ilkin tepki duyuyoruz fakat zamanla zulüm öncesi dönemi unutuyoruz ve dolayısıyla kıyas yetimizi kaybediyor, tepkisizleşiyoruz.Ne yazık ki zulme ortak olmuş oluyoruz.

Farkına varmak için bir uyaran yeterlidir fakat farkındalığın devamı için bilinç gerekir.İnsan, akıl olması hasebiyle farkında olmakla yükümlüdür.Burdan yola çıkarsak, yükümlülüklerin farkına varmak için basit bir nasihat yeterlidir fakat yükümlülüğün farkında olmak için her daim vicdanın olayın içinde olması gerekir.Yani, otokontrolsüz bu devamlılık sağlanamaz.Bu otokontrol kimi zaman vicdan olur kimi zaman bilinç yada birbirlerini gerektirirler.Birinin varlığı yeterlidir çoğu zaman.

Sonuç olarak,sorumluğumuz , sorumlulukların farkına varmak değil, aynı zamanda onların farkında olarak bir hayat yaşamaktır.Bilinç farkında olmayı, farkında olmak vicdanı, vicdan ise insani özelliklerimizin tezahürünü sağlayacak, böylece de belki daha yaşanılası bir dünyaya kavuşabileceğiz.

Faruk Saim
Faruk Saim
Sermuharrir
Sermuharrir

Mesaj Sayısı : 102
Kayıt tarihi : 06/12/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz